8 Ocak 2011
The Last Days of Humanity (2002)
Yine geziye çıkan bir grup gencin yaşadığı tuhaf olayları anlatan film, basit öyküsünü bolca kullanılan gore efektleri ile örtmeyi başarıyor. Gezide gördükleri zombiden kaçıp bir eve sığınan karakterler teker teker zombiye dönüşmeye başlar. Mikro bütçesine rağmen kendisini sıkmadan izletebilen bu 55 dakikalık film yine Alman Zombi filmlerinin izlemeye değer örneklerinden.
Lord of the Undead (2004)
Timo Rose’un yönettiği Lord of the Undead belki de daha önce hiçbir zombi filminin bize veremediği bir şeyi veriyor: Zombi İsa! Troma Stüdyoları’nın kurucusu Lloyd Kaufman’ın da göründüğü film hakkında anlatacak pek fazla bir şey yok. Klasik bir Timo Rose olan Lord of the Undead içerdiği kışkırtıcı Hz. İsa karakterinden dolayı DVD firmaları tarafından reddedilmesiyle biliniyor.
Die Nacht der lebenden Loser (2004)
Biraz Idle Hands, biraz Shallow Grave, biraz da Revenge of the Nerds alıp bunları karıştırın. Filminiz hazır. Night of the Living Dorks adıyla uluslar arası piyasaya çıkan film kötü bir film değil. Araba kazası geçiren üç “inek” arkadaşın tekrar dirilmesi ve bunu kimseye çaktırmadan “hayatlarına” devam etmesini anlatan film türün hayranları için bulunmaz bir nimet. Filmde çok fazla gore beklemediğiniz sürece sorun yok.
http://www.imdb.com/title/tt0378417/
Urban Scumbags vs. Countryside Zombies (1992)
Bir nevi Alman “Redneck Zombies”i olan filmde ailesi tarafından esrar içerken yakalanan bir gencin rehabilitasyon kampına gönderilmesiyle başlıyor. Arap şeyhlerinin sebep olduğu kimyasal sızıntı ile kamp bir zombi istilasına uğrar. Korku-komedi filmlerinden hoşlanıyorsanız filmin nadir bulunan altyazısız versiyonunu izleyebilirsiniz.
Das Cabinet des Dr. Caligari (1919)
Alman dışavurumcu sinemasının ilk örneklerinden olan Das Cabinet des Dr. Caligari bir Zombi filmi değil. Klasik Voodoo zombisini de işlemiyor fakat filmde kabindeki adam bu tanıma gayet iyi bir şekilde uyuyor. 1962 ve 1991 yıllarında tekrar çekilen filmin David Lee Fisher tarafından yönetilen 2005 yapımı yeniden çevrimi ise izlemeye değer. Zamanımız için bile mükemmel sayılabilecek bir film olan Das Cabinet des Dr. Caligari, yaşamanız gereken bir tecrübe.
Violent Shit Serisi
1989 yılında Almanya’da video için çekilen düşük bütçeli gore filmleriyle sonradan ünlenecek olan iki yönetmen türedi. Bunlardan biri Olaf Ittenbach, diğeri ise Andreas Schnaas’tı. Her ne kadar Schnaas, Ittenbach kadar iyi filmler çekemese de bolca filme imzasını attı. Yönetmenin ilk filmi olan Violent Shit, zombi soslu bir slasher filmi. Yönetmenin canlandırdığı Kasap Karl (ya da Butcher Shitter) daha sonradan zombileşen bir seri katil. Spoiler olmaması için daha fazla bir şey anlatmıyorum. Film, beklenti içine girilmediği takdirde isminin hakkını veriyor.
Violent Shit: http://www.imdb.com/title/tt0094271/
Violent Shit 2: http://www.imdb.com/title/tt0105759/
Violent Shit 3 - Infantry of Doom: http://www.imdb.com/title/tt0203185/
Karl the Butcher vs Axe: http://www.imdb.com/title/tt1517076/
Black Past (1989)
Yönetmen koltuğunda Olaf Ittenbach’ın oturduğu bu film aynı zamanda yönetmenin ilk filmi. Senaryoyu yazıp başrolü oynayan Ittenbach’ın zombi alt türüne gönül vereceğini açıkça belli eden film yönetmenin filmografisinin parlak filmlerinden birisi. Her ne kadar diğer filmler gibi “zayıf bir konu üzerine bolca gore” mantığı ile yapılsa da Evil Dead sevenlere ilaç gibi gelecek bir film, Black Past’te kitap yerine bir ayna kullanılmış. İki bin Alman Mark’ından ibaret bütçesiyle Black Past, Almanya’nın en ünlü STV-Gore yönetmenlerinden birinin kariyerinin başlangıcını merak edenler için iyi bir fırsat.
Mutation Üçlemesi
Üçlemenin ilk filmi olan Mutation, Eğer izlediyseniz muhtemelen ortalıkta “K7B: Mutation” ismiyle gezen yönetmen kurgusu orijinal haline nazaran daha başarılı olan bir film. Yönetmen, yazar ve hatta üçlemede oyuncu olan Timo Rose ilk filmle iyi iş çıkarıyor fakat üçlemenin diğer iki filminde batırıyor. 2007 yılında ikinci ve üçüncü tek bir film haline kırpıldığı Mutation – Annihilation ise eklenen dijital efektlerle beraber diğer iki filmi izleyemeyenler için gereksiz bir özet niteliği taşıyor.
Mutation: http://www.imdb.com/title/tt0307200/
Mutation 2 - Generation Dead: http://www.imdb.com/title/tt0298451/
Mutation 3 - Century of the Dead: http://www.imdb.com/title/tt0307201/
Mutation - Annihilation: http://www.imdb.com/title/tt0965654/
Der Chef wünscht keine Zeugen (1964)
İngilizce ismi “No Survivors, Please!” olan bu film hafiften Plan 9 From Outer Space’i andırıyor fakat Plan 9’dan daha başarılı. Uzaylıların ölüleri dirilterek bir ordu oluşturduktan sonra dünyayı ele geçirmeye çalıştığı filmde korku filmlerinden tanıyacağınız Maria Perschy ve Stefan Schnabel oynuyor.
Zombie '90: Extreme Pestilence (1991)
Yine yönetmen koltuğunda Andreas Schnaas’ın oturduğu bu film AIDS aşısı (?) taşıyan bir askeri uçağın ormana düşmesi ile başlayıp insanların zombiye dönüşmesi ile devam ediyor. Filmimizin kahramanı olan iki bilim adamı bir yandan salgını durduracak bir madde bulmaya çalışırken diğer yandan zombilerle savaşırlar. Film düşük bütçeli bir film değil, çünkü bütçesi yok.
Noctem (2003)
Yakın tarihli bu düşük bütçeli, dijital kamera ile çekilmiş filmde zombilerin istilasına uğramış bir dünyadaki karakterlerin hayatta kalma mücadelesini izliyoruz. Yönetmeni Jens Wolf’un ilk ve tek filmi olan Noctem, ülkesinden çıkan diğer örneklerde olduğu gibi abartı bir senaryoya sahip olmamasıyla baştan puan topluyor. Romero tarzı çaresizliğin ve kuşkunun hüküm sürdüğü film amatör ruhu güzel yansıtıyor ve Alman topraklarından çıkan diğer düşük bütçeli filmler arasından kolayca sıyrılıyor.
Die Insel der Dämonen (1998)
Andreas Bethmann imzasını taşıyan bu video filmi bir saatlik süresiyle yönetmenin sonradan çekeceği filmlerin işareti gibi. Fakat bir Evil Dead öncesi Within the Woods olamıyor. Neden Evil Dead dediğimi de hemen söyleyeyim. Filmde “lanetli” bir bıçak var, İtalya’da geçen filmdeki üç karakterimizden biri olan Mario kaza sonucu bu bıçakla kendisini kestikten sonra Evil Dead’deki Deadite’lar gibi iblis/zombi karışımı bir yaratığa dönüşüp diğer iki arkadaşına yapmadığını bırakmaz. Böylesine düşük bütçeli bir filme göre gayet iyi efektlere sahip olan Die Insel Der Damönen hala çoğu Alman filminden üstün olsa da bir şaheser beklemeyin.
Das Komabrutale Duell (1999)
Hikayesi olmayan “ful fors” bir gore film. Aslında bir nevi hikayesi varmış gibi görünse de yok. Yönetmenin canlandırdığı Heiko adındaki karakter bir mafya babasını öldürüyor. Mafyadakiler ise gidip Heiko’nun ailesini öldürüyor. Sonrası zaten hep kavga, gürültü. İnsanlar birbirini öldürüyor, öldürdükçe, parçalandıkça tekrar dirilip savaşıyorlar. Daha profesyonel ve daha güzel bir sunuma sahip olsaymış gayet güzel bir film olabilirmiş. Hakikatten Das Komabrutale Duell vaat ettiği şeylerin çok azını verebilen bir film. IMDB’deki veya orada buradaki “gelmiş geçmiş en kanlı film” tanımına da inanmayın.
Premutos – Der Gefallene Engel (1997)
Filme adını veren Premutos, hesapta Cennet’ten Şeytan’dan daha önce kovulan ilk melek. Konseptteki inanışa göre dünyaya önce Premutos’un oğlu gelip babası için yolu açacak, sonra Premutos gelip dünyadakilere kan işetecektir. Uzunca süren bir açılıştan (önce yanlış hatırlamıyorsam 700-800'lü yıllar, sonra İkinci Dünya Savaşı sıralarını anlatan iki bölümden oluşuyor) sonra Almanya’ya döndüğümüzde genç ve biraz mal bir arkadaş flashbackler yaşayarak Premutos’un oğlu olduğunu anlar. Ortaçağdaki ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya’da boy gösteren salgın hastalıkları kendisi yaymıştır. Daha sonra bir büyü kitabı ve iksirle karşılaşan Mathias adındaki bu arkadaş, iksirin kasıklarına dökülmesi sonucunda bir yaratığa dönüşür ve bir zombi ordusunu uyandırır. Olaf Ittenbach tarafından çekilen bu film bana kalırsa yönetmenin filmleri arasında en yaratıcısı ve eğlencelisi. Başroldeki Mathias'ı yönetmen Olaf Ittenbach canlandırıyor.
Midnight’s Calling (2000)
Bütçesiz Alman filmlerinin neferlerinden Timo Rose’un yönettiği bu filmde de kan gövdeyi götürüyor. Filmde yine şuursuz bilim adamlarının saldığı bir virüs sonrasında zombilere dönüşen dünyada hayatta kalmaya çalışan beş askerle karşılaşıyoruz. Ne yazık ki bu askerler “takım oyunu” kelimesinin anlamını bilemediğinden dolayı film izlenilebilir hale geliyor. Bir IMDB kullanıcısının yorumu şu şekilde: “Aktörler bu film için bile yeterince kötü, zombiler yüzlerine diş macunu sıkılmış gibi duruyor ve özel efektler bazen vücuda yakın tutulan bir kesici aletin arkasından fışkıran kızılcık suyundan ibaret.”Hunting Creatures (2001)
Bir deney sonrasında yayılan virüs insanları zombiye çevirir. Çoğu bütçesiz Alman gore filmi gibi dandik koşullar altında çekilen bu filmde de teknikten ve anlatımdan ziyade filmde kovalarca kullanılan kana ve iç organlara önem verilmiş. Yine diğer çoğu Alman gore filmi gibi Almanca’dan başka dil ve altyazı seçeneğimiz pek bulunmayan bu filmde de konuyu anlamamıza gerek yok çünkü elimizde bolca vahşet var. Tek yapmanız gereken arkanıza yaslanıp zombi istilasının tadını çıkarmak.
Legion of the Dead (2001)
Olaf Ittenbach yine iş başında. Durum komedisi ile gore’u harmanlayan bu filmde peşlerindeki seri katilden kaçıp bir çöl kasabasına gelen iki genç filme adını veren “Ölüler Lejyonu”nu oluşturmak için insanları öldüren bir iblisle karşılaşır. Yine klasik Ittenbach filmlerinin slapstick ile harmanlanmış hali. Kesilmemiş versiyonu 92 dakika olan bu filmi izlerken sık sık “From Dusk Till Dawn” filmini yad etmeye hazır olun.
Dämonenbrüt (2002)
Video için çekilen bu filmde gore ve porno birbirine karışmış durumda. Aynı adaya giden bir çifti ve soyguncu çetesinin bir zombi/iblis istilasıyla karşı karşıya kaldığı bu filmde hentai usülü uzantı/dokunaç seksi ile zombiye dönüşen kurbanları izliyoruz. 10 bin Alman Markı bütçeli filmin yönetmeni sıfır bütçe Alman gorno filmlerinin ünlü yönetmenlerinden Andreas Bethmann. İzlerken altyazıya pek ihtiyaç duymayacağınız Dämonenbrüt’ün 130 dakikalık kesilmemiş versiyonunu, 89 dakikalık yönetmen kurgusu versiyonunu veya 69 dakikalık kesilmiş versiyonunu bulabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)